Pinkylola ile kadınlar daha güzel
Son koleksiyonunda geçen yıl gezi rotasına giren Portekiz, Bozburun etkileri biraz da Bologna kokusunun olduğunu söylüyor…
“Baskın karakterdeki renklerde Bologna etkisi, Toz Zerrecikleri ise Portekiz ve Bozburun, biraz da Roma’dan esinlenerek Sonbahar geçişimi göreceksiniz yumuşak bir havada” diyor.
Şu aralar Pinkylola’nın alt markası ayakkabı tasarımları üzerine kurulan Lolas Heels markası üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.
Öncelikle kendinizden, eğitiminizden, tasarımcı kimliğinizden bahsederek başlayalım sohbetimize?
1981 İstanbul Doğumluyum.
Yeditepe Üniversitesi ,Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü Mezunuyum, İç mimarlık okumamın yanı sıra okul yıllarımdan beri tüm çevrem mobilya ve ürün tasarımlarımla ilgili çalışmalarımda, hep bana ne zaman markanı kuracaksın derlerdi, o yıllarda şuanki olan Pinkylola markamın isim temellerini ve kurgusunu oluşturmuştum sadece tek bir farkla içinde mobilya tasarımı ve ayakkabı olacaktı yani çanta tasarımı hiç hesapta yoktu. Oysa ki iş hayatı bana iç mimarlıkta çok iyi ve istediğim gibi bir yol çizmemi sağladı. Çanta tasarımına başlamadan önce ise birkaç marka ile vitrin görsel düzenleme ile başladım. 2009 yılında marka patentimi aldım ve artık geçiş sürecine hazırdım. 2010 yılı sonunda Pinkylola markasının ilk ürünlerini hazırlamaya başladım.
2012 yılında New York’a Styling eğitimi almışsınız. Bu deneyimden bahseder misiniz?
New York`ta styling eğitimi almak, bana hem mesleki anlamda hem de hayata yeni bir bakış açısı ile bakmamı sağladı. Yaklaşık 4 aydır ise yeni bir tasarım eğitimi yolcuğuna başladım.
Şu anda ürettiğim deri çanta ve aksesuarlarda başlangıç noktama göre çok farklı kimliklere bürünebiliyorum. Her malzemeyi kullanarak üretim yapmak çok önemli, kendimi özgür ve sınırsız hissediyorum.
2016 Yılının ocak ayında yeni bir marka olarak Lolas Heels’ı, Pinkylola’nın alt markası olarak ekledim.
Pinkylola adıyla deri, süet çanta; Lola Heels adıyla da kadife, süet ve eğlenceli çizimleri olan ayakkabı tasarımlarımız yer alıyor.
Koleksiyonlarınızda kullandığınız, materyal, tema ve renklerden bahsedelim biraz da.
Pinkylola olarak çanta ve aksesuarları ürettiğim için, hem bayanlara hem de erkeklere yönelik ürünler tasarlıyorum. Bu nedenle sezonu genelde ülkemizin olduğu sezondan çok ileri görerek seçimler yapıyorum ve şu ana kadar hiç şaşmadı diyebilirim. Herkes yeni geçtiğinde ben o sezonu çoktan yapmış ve yeniliklere kucak açmış oluyorum. Çanta ve aksesuarlarda; deri, süet, baskılı deriler, koton kumaş ile deri karışımları tercih ediyorum. Bu sezon renklerde toz zerreciğinden esinlenerek hazırladığım İlkbahar-Yaz koleksiyonum var. Siyah ile bordonun yaz sezonuna uyarlanabildiğini gösteren ürünler mevcut. İlkbahar -Yaz 2016 renklerimde toz zerreciği etkisini düşünün, hayal edebilmeniz için ise şunu söyleyebilirim; makyaj çantanızdaki pigment farınızı düşünün ve karşınızda benim koleksiyon renklerim: tarçın, taba, buz mavisi, yeşil, pembe, mavi baskın renkler ise; siyah & bordo, beyaz & karma renkler.
Lolas Heels daha yeni doğmuş bir bebek. Yaz/kış kullanılabilen kumaş ve kadifeden ürettiğim botlar sezonda da karşımıza çıkıyor, renkler sizi biraz kış ayında kalmaya davet edecek türden oysa yaz gelsin isteriz değil mi?
Yaz için ise stilettolardaki eğlenceyi her sezona taşımak istiyorum. Size her sezonu anımsatacak zamansız tasarımlar olması amacım. Önümüzdeki tüm sezonlarda çantalarda olduğu gibi kısıtlı sayıda üretilen ürünler olacağını bilmenizi isterim. Koleksiyonun içeriğinin dar kapsamlı olması bu anlamda önemli çünkü biz kadınlar için çok seçenek her zaman tehlikelidir.
İki tasarım markanızı birbirine bağlayan özellikler nelerdir?
Aslında birbirlerine çok bağlı olduklarını söyleyemeyeceğim. Bir Pinkylola çantadan 100 tane üretmiyorum mesela. Lolas Heels’da durum daha farklı. Her kadında olmasın ama birçok kişi sahip olup kullanabilsin mantığındayım. Ayakkabıyı çanta ya göre daha fazla satın aldığımızı düşünürsek; adet sınırlaması ile ayrılıyorlar birbirlerinden. En bağlı özellikleri ise özgün ve hayal gücü ile öne çıkan yaratıcılık kokan ürünler olmaları.
Koleksiyonunuzun oluşum sürecinden bahsedelim, en çok neler size ilham olur tasarımlarınızda?
Koleksiyon oluşum süreci benim dünyaya bakış açımla doğru orantılı, gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. Her gittiğim yeni ülke, şehir benim için yeni bir koleksiyon yeni bir arzu nesnesi olabilir. Gezdiğim yerlerde fotoğraf makinemle kendi bakış açımla çektiğim bazı karelerin bir detayının çanta haline gelmesi çok keyifli oluyor. Mesela geçen 2015 yılı koleksiyonumda Venedik’teki pencere detaylarından hazırladığım, içinde minik portföyü ile perde etkisini yaratan mini bavul şeffaf çantalarım ön plandaydı. Bu yılki koleksiyonda ise geçen yıl gezi rotama giren Portekiz, Bozburun etkileri var; biraz da Bologna kokusu. Bazen rüyamda gördüğüm bir şeyi aniden uyanıp çizmeye başladığım da çok olmuştur. Hayal kurmayı ve hayal ettikçe yaşamayı mottom haline getirdiğim için ilham kaynaklarım da asla tükenmeyecek diye düşünüyorum.
Türkiye`de tasarım üretiminde yaşanan zorluklar ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Üretim süreci gerçekten sancılı bir dönem. Maddi anlamda gücünüz varsa tüm sorunlar ortadan kalkabilir bir anda ama sadece bir süreliğine, çünkü ekibinizin sizin gibi olması gerek her anlamda bir çürük yumurta tüm sistemi devirebilir.
Nurgül Yeşilçay, Alina Boz, Hande Erçel, Sinem Öztürk, Canan Ergüder, Damla Sönmez, Pelin Karahan, Rojda Demierer, Merve Oflaz gibi bir çok oyuncu tasarımlarınızı kullanıyor. Karakterlerin kombinleri içinde ürünlerinizi nasıl görüyorsunuz?
Harika bir his uyanıyor içimde, müthiş bir heyecan kaplıyor içimi ekranda gördüğümde. Sanki tasarımlarım kimliklerine yeni bir boyut kazanıyor. Çünkü hepsi özene bezene seçilmiş birer mücevher ve ünlü oyuncular da onları ulaşılabilir kılan birer hazine.
Karakterlerin tasarımlarımla gerçekten birebir örtüştüğünü görmek beni yeni şeyler üretmeye yönlendiriyor böylelikle. Ayrıca ünlü oyuncuları takip edenler de onlar gibi olmak istedikleri için ürünler daha çarpıcı hale geliyor.
Sizin için moda neyi ifade ediyor? Kendi giyim tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Moda’yı tek bir olgu üzerine kurmaktan çok genele yaymayı sevsemde, moda kişinin kendini mutlu hissettiren şeyleri giydiği (taktığı-kullandığı vs) ve bunlarla kendini ifade etme biçimidir benim bakış açıma göre.
Ben kendi modamı yaratmayı daha çok seviyorum. Tarzımı sportif-elegan olarak tanımlayabilirim. Renklerde ise pembe tonunda bir eşyamı hergün görmezsiniz ama mutlaka kült bir parça ile kullanabilirim. Saks mavisi/turkuaz her sezon kullandığım renkler arasında. Gri renge bağımlı gibiyim, vazgeçemiyorum ama vazgeçemediklerimle de mutluyum.
Son olarak neler söylemek istersiniz bizlere?
Yakında yeni seyahatler ve yeni keşiflerim var. 2016 yılı içerisinde güzel süprizlerim var.