Gözler üzerinizde!
Resim ve modayı birleştirme fikri nasıl doğdu?
Hep farklı olmak istedim, iz bırakmak istedim. Ufak dokunuşlarla da olsa insanları mutlu etmek isteyen bir yapım var. Yaptığım resimlerde de arzum, her ressam gibi, evrensel olma arayışıydı. Katıldığım tüm sergiler, festivaller, workshoplar bir araştırmaydı aynı zamanda benim için.
En son katıldığım 2011 Floransa Bienali’nde, dünyanın tasarım üzerine döndüğünü farkettim. Yani yüzey ne olursa olsun, düşünceydi kabul gören.
Resimlerimin aşkla istenmesi ve tüm dünyaya yayılması için, en arzu duyulan alanla, sanatımı birleştirdim: Moda…
Tuğba Yazıcı markasını hayata geçirme sürecinden bahsedebilir misiniz?
Resimlerimi moda ile birleştirebilmek adına İstanbul Moda Akademisi’nde eğitim aldım. Ve eğitimimin hemen ardından ürettiklerim ile Mesiad’ın düzenlediği tasarım yarışmasına katılarak ilk on beşin içine girdim. Seçilen tasarımcılar için düzenlenen defileye katıldım ve Tuğba Yazıcı markası o defile ile resmen başlamış oldu benim için. Portreleri elbiselere giydirerek hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Resmi tuvalden alıp elbiselere, daha sonra da birbirinden renkli, cesur ve farklı olmayı seven kadınlara giydirerek sanatımı dışarı taşımış oldum.
Tasarımlarınızda özellikle göz detayları dikkat çekiyor. Bunu tercih etmenizin nedenlerinden bahsedebilir misiniz?
Resimlerim kadınlar üzerine olduğu için, uzun yıllar psikolojilerini inceledim. Resim yapmak kuvvetli bir analiz gerektirir ve her şeyin bir felsefesi vardır, olmalıdır, yüzeysel kalır yoksa her şey.
Her kadın beğenilmek, gözlerin üzerinde olmasını ister. Ama bazen bunlar duyulmaz, söylenmez, sadece hissedilir. Günlük hayatta her şey yolunda gitmiyor bazen. Ve böyle anlarda insan daha çok ihtiyaç duyuyor fark edilmeye. Ben de ‘sıkıcı’ hayatın içine bir espri katmak istedim “Gözler daima üzerinizde” düşüncesiyle gözleri tüm tasarımlarımda kullanarak gerek yüzeyde, gerek astarda, kadınımıza motivasyon vermeyi amaçladık.
Sanat ve modanın insan üstündeki iyileştirici gücünü kullanarak mutluluk vermek idealimiz.
İlkbahar/Yaz sezonunda neler öne çıkıyor? Sizin koleksiyonlarınızda neler var bu sene?
Koleksiyon hikayelerine geçmeden evvel kadınımızı tanıtmak isterim biraz: güçlü, cesur, renkli, sanatı ve seyahati seven, farklı kültürleri tanıyan ve bunları kendine uyarlayan; bundan dolayı farklı olan ve farklılığı arayan stil sahibi bir kadın. Yaşam tarzına uygun giyiniyor; bazen spor, bazen sofistike, bazen artistik ama her daim farklı.
“Dream woman” diyelim biz kadınımıza. Biz onun 24 saatinde yer almak istedik. İşte, seyahatte, gece davetlerde, akşam yemekte, hafta sonu spor halinde ve hatta sabah güne başlarken veya plajda kimonalarla…
İlk koleksiyonumuz “colorful woman”. Portreler kullandık cesurca. Renk kullandık; çünkü rengini belli etmekten korkmayan kadınlara ulaşmayı hedefledik biz.
Bir diğer koleksiyonumuz ise “coupe de foudre” temalı. Fransızca “yıldırım aşkı”demek olan coupe de foudre bize şöyle esin verdi: Resimler ve koleksiyon birleşiminden gelen tasarımı, ancak aşkla sevenler iyi taşıyabilirdi. Biz de aşk istedik, görür görmez bu benim olmalı diyebileceğiniz bir koleksiyon sunduk. Ve koleksiyonu bir aşkta olması gereken donelerle oluşturduk.
Makarna yerken adlı portreyi; eğlenceli ve spor bir kombinde kullandık. Tulumlarla cool bir şıklık sunduk. Elbiselerde romantik ama sırt dekolteleri ile bir o kadar şaşırtıcı bir kadın sunduk. Ve daha da özgünü tüm renkler özel olarak basıldı, desenler bize özgü.
Tasarımlarınızı yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?
Hayatın kendisi bir ilham kaynağıdır. Yaşayan her şey bana ilham verir. Renkler, kumaşlar, duygu yoğunluğu, okuduğum bir roman, izlediğim bir film ilham kaynağım olabiliyor.